10 Eylül 2012 Pazartesi

Uçan İETT Otobüsü


Bugün otobüse bindim ben, saat akşam yediye doğru. Hani tıklım tıklımlaştığında artık otobüsler. Halıcıoğlu’ndan bindim, en önde ayakta kaldım. Bana sorarsanız en konforlu yerdir ardınızdan yolcu gelmezse eğer. Haliç köprüsünden geçmeyi de pek severim, Ayvansaray’da ön kapının açılmamasını, orta kapıdan yolcu alınmasını da severim. Yerimi de pek sevdim.

Tutundum önümdeki tutacağa gidiyoruz, karşıya bakınca uzakları görebilmeyi de çok severim. Beyaz çizgileri olan bir otobandan ibaret bile olsa manzara, uzakları görebilmek güzeldir her yanı beton olan bir şehirde.

Gözlerimi yukarı çevirdim. Mavi gök, sonra beyaz bulutlar. Kapadım gözlerimi. Yukarı doğru ittirdim tutunduğum demiri. Otobüs uçmaya başladı. Uçtu, uçtu… Uçarken camlar yok oluverdi, otobüsün tavanı da ‘kendini intihar etti’. Rüzgar esmeye başladı üzerimize tatlı tatlı. Herkesin yüzünde sahici bir sırıtma. Estetik kaygısı olan bir gülüş değil kimsedeki, böyle insana yakışandan değil hani filmlerdeki gibi, hani biraz safça olanından, daha gerçek… Gözler de yarı kapalı. Uçuyoruz. Derken buluta ulaşıyoruz, beyaza çalıyor ortalık. Sonra dalışa geçiyor, tekrar yükseliyoruz. Birisi soruyor, sonraki durak neresi? Cevap veriyorlar, Atışalanı. İsmini sevmiyorum sonraki durağın, tutacağımı zıt yöne çeviriyorum. Dönüyor otobüs, süzülüyor, süzülüyoruz. Ben orada ineceğim müsaade eder misiniz diyor biri birine. Huzursuzlanıyorum. Kımıldanmalar başlıyor. Sesimi çıkarmıyor, zıt yöne gidiyoruz demiyorum. Bir tuşa basıyorum. Atışalanında inecek olanın altında bir kapak açılıyor. Çığlık atıyor ama, sesi giderek daha az duyuluyor. Sırıtıyorum.




Fren! Açıyorum gözlerimi. Tavan, camlar yerli yerinde. Başım yukarda hala, odak noktamı değiştiriyorum gökyüzüne değil de aynaya bakıyorum. Ayna da saolsun bana sırıtan bir çift gözle karşılık veriyor. Sonra bakıyorum, bana bakan gözler, benim gözlere pek benzemiyor.

Öhhümm! Otobüste göz göze gelmekten hoşlanmayan insanlarız biz. Yıllar yılı öğrenemediniz mi sahi, bu şehirde insanlar sıkış tıkış otobüslerde dahi birbirinin gözlerine bakmazlar! Lütfen asık suratlı yüz ifadenizi takınıp edebinizle yola devam ediniz. Aksi takdir de…

İçimden böyle şeyler söylüyor biri işte. Gülesim geliyor yine ama, kaşlarımı çatıp yola devam ediyorum. 
Şimdi müsade eder misiniz lütfen?
Çünkü hayat gerçekten güzel, uçan otobüsler filan…


5 yorum:

  1. :)Bu gözlerin içine bakmak meselesi hakikaten mühim azizim, eğitimini almaklığımız lazım:)

    YanıtlaSil
  2. İnsanlar kaçırıyor hep gözlerini, öğrenilen bir şey bence. Büyürken bakıyor çocuklar, birbirleriyle gözgöze gelince kaçırılıyor gözler. Hmm diyorlar böyle oluyor demek. Yoksa insan insandan kaçar mı. Böyle bir şey öğreniliyor olmalı.
    Bir de telaş telaş kaçıyor ya hani gözler birbirinden. Cüzzamlı birinden kaçar gibi. Kimse kimsenin hayatına bir kaç saniyeliğine olsun dahil olmak istemiyor. Sabahattin Ali şöyle demiş yıllar önce:
    "İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
    bunun gibi, tanımak istiyorsak, ya da biri bizi tanımak istiyorsa, ciddi bir toslama gerekiyor ne yazık ki:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel demiş S. Ali. Hani birinin yüzüne öyle çok, dik dik bakmak ayıp filan derlerdi ya bize, ondan belki birazı da...Ama şimdi saygıdan ziyade umursamazlık,bulaşmazlık için böyleyiz herhalde...

      Sil
  3. Uçan bir otobüse takılan uçurtmalar olduk sayenizde...

    Aklıam Ahmet Şerif İzgören'den dinlediğim bir hikaye geldi ki özet geçeyim; Bir gün ABD'de yüzünün ortasından hayali bir paralel çizgi geçen bir adam otobüse biner. Otobüste sadece bir kişi vardır ve hiç düşünmeden gider onun yanına oturur. Bomboş otobüste adamın gelip de yanına oturmasından rahatsız olan diğer kişi kalkar ve en arka koltuğa geçer. Sonrasında ikisi de birbirine tuhaf gözlerle bakarlar. Ortada iki adam tarafından da bir tuhaflık vardır ve bunun sebebi, adamların birinin Ekvadorlu diğerinin de Kanadalı oluşudur. Ekvador'da insanlar bir otobüse bindiklerinde önce tek oturanların yanına otururlarmış ki bu kişi yalnız kalmasın... Kanada da bildiğiniz bireysel özgürlüğe önem veren ülkelerden...

    Bir tuşa basıp ardından da sırıtmanız sizi hiç tanımasam, yüzünüz gözünüz neye benziyor bilmesem de kafamda canlandı doğrusu... :D

    Hayal dünyası ile bezeli eğlenceli bir yazı okudum, ne güzel...

    YanıtlaSil
  4. Hikaye ne güzelmiş öyle:)
    Tutmuyorum kendimi çıkarım yapıyorum:
    Tüm insanlar Ekvador'da doğar ve Kanada'da büyürler.

    Teşekkürler:)

    YanıtlaSil