28 Ağustos 2012 Salı

Dost ve Termos



Mutluluk insanlar vapurda çaya para öderken senin yanında koca bir termosunun olmasıdır. İçi çay dolu koca bir termos, yanında da o çok sevdiğin dost…Ortalama bir buçuk saat sürer İstanbul’da vapur gezileri, iki köprünün de altından şöyle bir geçer, geri gelirsin. Kıyıda yalılar vardır, balkonunda güneşlenen insanlar. He bir de vapurun peşinde martılar ve ardında beyaz köpük. İzlemek doğaldır güzeldir manzara, kimileri de hayıflanır bir yalıda güneşlenenin de kendi olmadığına. Ama mutluluk bugün ne martılardaydı, ne yalılarda, bir çala gördüm hepsini. Yanımda o çok sevdiğim dost, anlatmak için birikmiş onca şey ve koşup giden zaman… He bir de koca bir termos çay, benim fıstık yeşili bardağım, dostun turuncu bardağı. Mutluluk anlatacak onca şeyi o güne sığdırabilmek için hızlı hızlı konuşmak ve ne söylersen söyle dostunun seni anlayabileceğini, yargılamayacağını bilmekti bugün. Buna bir de güven diyorlardı herhalde… Mutluluk güvendi bugün.Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan inilen vapurun ardından çıkılan yokuşlar, ardından gidilen Ağa Kapısı. Güzel yerdir gitmediyseniz, muhteşem bir manzara. Süleymaniye’de Ağa Kapısı… Birer Osmanlı şurubu, ve yine kopkoyu bir sohbet. Hatırlanan eski günler ve planlanan gelecek. Ağa Kapısı’ından sonra Süleymaniye’yi ziyaret. Sabah onbirdeki buluşmadan beri anlatılarak bitmeyenler ve saat akşam dört. Termos artık boş Ama Lale Bahçesi bu yakınlarda. Çayları muhteşemdir Lale Bahçesi’nin… Oturup anlatılanlar, şaşırılanlar ve saat yediye doğru ancak kalkılabilen bir masa. O da evden gelen telefonların hatırına…Yaşadığım müddetçe kopmayacağımı bildiğim, sevdiğim, güvendiğim bir dosttan ayrılış ve Haşim İşcan’dan yarım saatte bir geçen otobüsümün ben merdivenlerden inerken gelivermesi. Mutluluk bir de şanstı bugün daha bitmedi çünkü… Gelen otobüste tek bir boş koltuk ve ayakta bir tek ben:). Mutluluk işte böyle bir şey…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder