Bugün otobüse bindim ben, saat akşam yediye doğru. Hani
tıklım tıklımlaştığında artık otobüsler. Halıcıoğlu’ndan bindim, en önde
ayakta kaldım. Bana sorarsanız en konforlu yerdir ardınızdan yolcu gelmezse
eğer. Haliç köprüsünden geçmeyi de pek severim, Ayvansaray’da ön kapının
açılmamasını, orta kapıdan yolcu alınmasını da severim. Yerimi de pek sevdim.
Tutundum önümdeki tutacağa gidiyoruz, karşıya bakınca
uzakları görebilmeyi de çok severim. Beyaz çizgileri olan bir otobandan ibaret
bile olsa manzara, uzakları görebilmek güzeldir her yanı beton olan bir
şehirde.
Gözlerimi yukarı çevirdim. Mavi gök, sonra beyaz bulutlar.
Kapadım gözlerimi. Yukarı doğru ittirdim tutunduğum demiri. Otobüs uçmaya
başladı. Uçtu, uçtu… Uçarken camlar yok oluverdi, otobüsün tavanı da ‘kendini
intihar etti’. Rüzgar esmeye başladı üzerimize tatlı tatlı. Herkesin yüzünde
sahici bir sırıtma. Estetik kaygısı olan bir gülüş değil kimsedeki, böyle insana yakışandan değil hani filmlerdeki gibi, hani biraz
safça olanından, daha gerçek… Gözler de yarı kapalı. Uçuyoruz. Derken buluta
ulaşıyoruz, beyaza çalıyor ortalık. Sonra dalışa geçiyor, tekrar yükseliyoruz.
Birisi soruyor, sonraki durak neresi? Cevap veriyorlar, Atışalanı. İsmini
sevmiyorum sonraki durağın, tutacağımı zıt yöne çeviriyorum. Dönüyor otobüs,
süzülüyor, süzülüyoruz. Ben orada ineceğim müsaade eder misiniz diyor biri
birine. Huzursuzlanıyorum. Kımıldanmalar başlıyor. Sesimi çıkarmıyor, zıt yöne
gidiyoruz demiyorum. Bir tuşa basıyorum. Atışalanında inecek olanın altında bir
kapak açılıyor. Çığlık atıyor ama, sesi giderek daha az duyuluyor. Sırıtıyorum.
Fren! Açıyorum gözlerimi. Tavan, camlar yerli yerinde. Başım
yukarda hala, odak noktamı değiştiriyorum gökyüzüne değil de aynaya bakıyorum.
Ayna da saolsun bana sırıtan bir çift gözle karşılık veriyor. Sonra bakıyorum, bana
bakan gözler, benim gözlere pek benzemiyor.
Öhhümm! Otobüste göz göze gelmekten hoşlanmayan insanlarız
biz. Yıllar yılı öğrenemediniz mi sahi, bu şehirde insanlar sıkış tıkış
otobüslerde dahi birbirinin gözlerine bakmazlar! Lütfen asık suratlı yüz
ifadenizi takınıp edebinizle yola devam ediniz. Aksi takdir de…
İçimden böyle şeyler söylüyor biri işte. Gülesim geliyor
yine ama, kaşlarımı çatıp yola devam ediyorum.
Şimdi müsade eder misiniz lütfen?
Çünkü hayat gerçekten güzel, uçan otobüsler filan…
Şimdi müsade eder misiniz lütfen?
Çünkü hayat gerçekten güzel, uçan otobüsler filan…